Anorektal Hastalıklarda Lazer Cerrahi Yönteminin Uygulanması - Prof. Dr. Adem DERVİŞOĞLU

Prof. Dr. Adem DERVİŞOĞLU

Anorektal Hastalıklarda Lazer Cerrahi Yönteminin Uygulanması

Anorektal bölge selim hastalıkları (Hemoroid, anal fissür, anal apse, anal fistül, pilonidal sinüs) genel cerrahi pratiğinde en sık görülen hastalıklardır. Birçok anorektal hastalık iyi huylu ve kolayca tedavi edilebilir olsa da hastalar korku ve utanma duyguları ile doktora başvurmayı ertelerler. Böylece daha kolay çözülebilecek problemler, cerrahi yöntemler ile tedavi edilmek durumunda kalır.

Klasik cerrahi yöntemlerde ameliyat sonrası ağrı, kanama, dışkılama sırasında zorlanma gibi hastaların konforunu bozan durumların sık görülmesi nedeniyle alternatif yöntemler araştırılarak yayınlanmıştır.  Bu yöntemlerden biri de cerrahlar ve hastalar tarafından oldukça tercih edilerek uygulanan lazer cerrahisidir.

Lazer, dalga boyu ver güç açısından ince ayarlanabilen odaklanmış ışık hüzmeleri üretir ve bu da onları hem dokuları hassas şekilde kesmek hem de yakmak için ideal hale getirir. Hemoroid ve pilonidal sinüs ve perianal fistül hastalıklarında da kullanılmaya başlanmış ve güvenilirliği uzun süre önce kanıtlanmıştır. Son yıllarda dünya genelinde de yaygın olarak kullanılmaktadır. Anal fissür ile kullanımı ile ilgili son yıllarda yayınlar mevcuttur. Genel olarak erişkin hasta grubunda ek hastalıklara bakılmaksızın tüm hastalara uygulanabilmektedir.

Lazer Tedavi Yönteminin Avantajları

Lazerle yapılan cerrahi işlemler, minimal invaziv özellikleri ile hastalar için büyük avantajlar sağlar:

  • Hızlı iyileşme süresi: Lazer tedavisi, hastanın iyileşme sürecini hızlandırır ve hastalar genellikle daha kısa süre içinde normal yaşamlarına dönebilirler.
  • Daha az ağrı ve kanama: Lazer ışını, dokuya zarar vermeden çalışır ve geleneksel cerrahi yöntemlere göre daha az ağrı ve kanama ile sonuçlanır.
  • Hastane de kısa kalma süresi: Bu tedaviler sonrasında hastalar aynı gün evlerine dönüş sağlarlar.
  • Normal yaşama hızlı dönüş sağlanması: Klasik cerrahi yöntemlere göre hastalar normal yaşamlarına ve iş hayatına kısa sürede başlayabilirler.

Hemoroid Hastalarında Lazer Tedavisi

Hemoroidal hastalığın tedavisinde yeni nesil tedavi yöntemleri giderek yaygınlaşmaktadır. Bunlardan biri de lazer hemoroidoplastidir.  Uygulanan lazer ışınının kontrol edilebilir olması, çevre dokulara daha az hasar vermesi ve başarı oranının yüksek olması en önemli avantajlarıdır. Spinal veya genel anestezi altında, kontrollü lazer enerjisi uygulanması hemoroid yastıkçıklarını içeriden yok eder.
Lazer tekniği, mukoza ve sfinkter yapılarında yüksek derecede koruma sağlar. Böylece hemoroid yastıkçıklarını küçülterek, anal kasların ve mukozanın korunmasına olanak sağlar. Submukozal dokuda uygulanan kontrollü enerji fibrotik yenilenmeye, küçülen hemoroidal pakelerin alttaki dokuya yapışmasını sağlayan yeni bağ dokusu oluşturur.  Genellikle insizyon ve dikiş olmadığı için hastalar ameliyat sonrası daha az ağrı hisseder ve normal aktivitelerine daha kısa sürede dönebilirler.

Lazer tekniğinin minimal invazif oluşu, ameliyat sonrası minimal ağrı olması, anal darlık oluşmaması, hastanın günlük hayata dönüşünün hızlı olması, günübirlik cerrahi uygulaması ve ameliyat sonrası hayat kalitesinin yüksek oluşu gibi avantajları nedeni ile tercih edilmektedir.  

Pilonidal Sinüs (Kıl Dönmesi) Hastalarında Lazer Tedavisi

Kıl dönmesi olarak da bilinen hastalık çoğunlukla kuyruk sokumunda uzun sürekli akıntı, iltihaplanma atakları ve ağrı ile kendini gösteren bir hastalıktır. Birçok cerrahi tedavi yöntemi tanımlanmış olmasına rağmen tekrar etme oranları nedeniyle ideal tedavi yöntemi yoktur. Anorektal diğer hastalıklarda uygulama alanı yaygınlaşmaya başlayan lazer tedavisinin, pilonidal sinus tedavisinde de yüz güldürücü sonuçlar ile yaygınlaşmaya başlamıştır.

Lokal anestezi ile uygulanabilir olması nedeniyle hastane de yatış gerektirmemektedir. Öncelikle kıl dönmesi olan boşluklara girilmekte, kıllar temizlenmekte ve sonrasında kıllara reaksiyon olarak oluşan doku ısı etkisi ile ortadan kaldırılmaktadır.  Lazer tekniği   ısının derecesini ve yayılma mesafesini kontrol altında tutmayı mümkün kılar. Böylece sağlam dokularda oluşabilecek istenmeyen ısı hasarı neredeyse sıfıra yakın olur. Bu da ameliyat sonrası ağrının en aza inmesine sebep olur.  Klasik cerrahi yöntemlere göre büyük kesiler ve dikiş uygulaması yoktur. Böylece hasta normal yaşamına çok hızlı dönebilir.

Ayrıca bu yöntem sonrası kıl dönmesi tekrar etse bile lazer yöntemi rahatlıkla bir kez daha kullanılabilir ya da ameliyatsız, fenol uygulaması gibi yöntemlerin başarı ile uygulanmasına imkân sağlar. 

Anal Fistülde Lazer Tedavisi

Anal fistül cerrahi tedavisinde birçok yöntem uygulanmaktadır ancak nüks ve dışkı kaçırma riski nedeniyle yeni arayışlar devam etmektedir. Yeni bir teknik olan lazer ile fistül tedavisi, sfinkter koruyucu tedavi seçeneği olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Fistül traktı belirlenip, fırça yardımı ile temizlendikten sonra lazer ile fistül yolu yakılarak mühürlenmesi esasına dayanır.  Lazerle anal fistül tedavisi (LAFT) nin en önemli özelliği kullanılan lazer ucunun sfinkterlere ve diğer yapılara zarar vermemesidir. Böylece işe yaramazsa bile (%20-30 başarısız olabilir) hiçbir yapı zedelenmeyeceğinden klasik yöntemlerin yapılması sorun teşkil etmez. 

Bu arada anorektal hastalıklarda uygulanan tüm cerrahi yöntemlerde, reklam amaçlı kullanılan iyileşme garantili tedavinin mümkün olmadığını bilmenizde yarar vardır. Tedavide kesin çözüm, 5-10 dakikada kalıcı veya garantili, %100 başarı, yaklaşımlar hem mümkün değildir hem de tıbbi ve etik sorun içermektedir.

Prof. Dr. Adem Dervişoğlu

>> Bu bölüm ile ilgili diğer konular