Meme Kanseri - Prof. Dr. Adem DERVİŞOĞLU

Prof. Dr. Adem DERVİŞOĞLU

Meme Kanseri

Meme kanseri kadınlarda en sık görülen kanserdir. Kadınlarda akciğer kanserinden sonra en çok kansere bağlı ölüm nedenidir. Toplumlar arası farklılık göstermekle birlikte batı toplumlarında yaklaşık her 8 kadından birinde hayatı boyunca meme kanseri gelişmektedir. Meme kanseri görülme sıklığı geçmişten günümüze sabit bir artış göstermektedir.



Risk Faktörleri

Cinsiyet: Kadın olmak başlı başına risk faktörüdür. Kadınlarda daha fazla meme kanseri gelişmesinin temel nedeni, kadınlardaki dokunun sürekli östrojen ve progesteronun büyümeyi tetikleyici etkisi altında kalmasıdır. Yaş: Meme kanseri riskini arttıran bir faktördür. Yaş ilerledikçe meme kanseri riski artmaktadır. Ailesel meme kanseri öyküsü varlığı: Meme kanserli kadınların bayan akrabaları daha yüksek riske sahiptir. Meme kanserli kişilerin anneleri normal populasyona oranla 2 kat, kız kardeşleri ise 2.5 kat daha fazla riske sahiptir. Genetik risk faktörleri: Son yıllarda, ailevi meme kanseri ile genetik veriler bazında farklı genler izole edilmiştir. Meme kanserinin yaklaşık % 5 -10’u anne ve babadan kalıtsal olarak geçen bozuk genler sonucu oluşur. Meme kanseri riskini arttıran iki gen BRCA 1 ve BRCA 2 dir. Bu genlerden birinde değişikliğe sahip kadınlarda meme kanserine yakalanma riski % 50 – 85’dir. Unutulmaması gereken bir gerçekte meme kanseri gelişen kadınların on hastanın 9’unda kalıtımsal faktörler yoktur.

Bir memesinde meme kanseri olanlarda, diğer memede meme kanseri gelişme riski 3–4 kat artmaktadır. Atipik hiperplazi ile giden meme hastalıkları (atipik duktal hiperplazi, atipik lobuler hiperplazi) meme kanseri riskini arttırmaktadır. Fibrokistik hastalık, basit fibroadenom, adenosis(sklerozan olmayan), benign filloides tümörü, yağ nekrozu, mastit, duktal ektazi gibi meme dokusunda aşırı hücre çoğalmasına neden olmayan durumlar, meme kanseri riskinde artışa neden olmazlar. Adet Dönemleri: Erken menarj, geç menapoz meme kanseri gelişiminde bir risk faktörüdür. Kadınlar hayatları boyunca hormonal siklusa ne kadar uzun süre maruz kalırsa o karda risk altında kalacak demektir. Hiç çocuk doğurmamış olmak veya ilk doğumunu otuz yaşından sonra yapmak meme kanseri riskini hafifçe arttırmaktadır. Emzirmenin de yaşam boyu adet dönemlerinde azalma sonucu koruyucu etkisi ortaya çıkmaktadır. Işın Tedavisi: Çocukluk çağında göğüs bölgesine radyoterapi uygulanması meme kanseri gelişme riskini arttırmaktadır. Doğum kontrol hapı ve menapoz sonrası hormon tedavisi: Doğum kontrol hapı kontraseptiflerin kullanımının meme kanseri gelişimindeki yeri tartışmalıdır. Çalışmalar oral kontraseptiflerinin meme kanseri riskini hafif arttırdığını göstermektedir. Bu risk ilaç kesilince azalmaya başlamakta ve on yıl sonra kullanamayanlarla eşitlenmektedir. Düşük doz östrojen preperatlarının kullanımında bu riskin daha az olduğu vurgulanmaktadır.

Çalışmalar, uzun süreli menapoz sonrası hormon tedavisinin kanser riskini arttırdığı, kısa süreli kullanımda herhangi bir risk olmadığını göstermiştir. Meme kanser riskini arttırıcı etkisi yanında, osteoporoz ve kardiyovasküler hastalıkları anlamlı şekilde önlediği unutulmamalıdır. Eğer menapoz sonrası hormon tedavisine karar verilirse, en uygun olanı en düşük dozlarda ve kısa süreli olanıdır. Alkol tüketimi, fiziksel aktivite azlığı ve fazla kiloda meme kanseri riskini arttırmaktadır.

Tanı

Fizik muayene ile memede kite veya anormallik saptanan hastalarda, tanı için görüntüleme yöntemlerine ve biyopsiye gereksinim vardır. Meme muayenesi ve görüntüleme yöntemleri için tercih edilen zaman, memenin daha az hassas olduğu adette sonraki 5–7. günlerdir. Mamografi, ultrasonografi tanı amaçlı ensık kullanılan radyolojik görüntüleme yöntemleridir. MR, son yılarda yaygınlaşan bir yöntemdir. Mamografide bulunan kitlenin veya yüksek riskli kadınların incelenmelerinde kullanılabilir. Mamografi veya ultrasonografiye alternatif bir yöntem değildir. Memede kitle saptanan hastalarda, biyopsi yapılmalıdır. Biyopsi yöntemleri, İnce iğne aspirasyonu (basit bir enjektör aracılığıyla, şüpheli alanda örnekleme yapılması), trucut (kalın iğne biyopsisi – daha kalın bir iğne yardımı ile meme cildinin lokal anestezi ile uyuşturulmasını takiben yapılır. Daha fazla doku örneklemesi yapılasına imkan sağlar.), cerrahi biyopsi ve sterotaksik biyopsi (meme muayenesinde ele gelmeyen, mamografide saptan kitlelerde kullanılan bir biyopsi tekniğidir. Mamografi veya ultrasonografi ile şüpheli bölge kıvuz bir tel eşiğinde işaretlenir. Ameliyathane şartlarında şüpheli bölge cerrahi olarak çıkarılır) dir.



Erken Tanı

Meme kanserinde erken tanı, hastanın tedavisi yaşam süresini etkileyen en önemli faktörlerden biridir. Erken tanı sayesinde günümüzde meme kanserine bağlı ölümler % 30 – 50 azalması mümkün olmuştur. Memenin korunmasına da olanak sağlaması, erken tanıyı önemli hale getirmektedir Erken tanı için kullanılan yöntemlere tarama yöntemleri denmektedir. Burada radyoloji uzmanı, cerrahın ve hastanın uyumu son derece önemlidir. Tarama yöntemleri üç şekilde yapılmaktadır:
  • Hastanın her ay kendi kendini muayenesi
  • Yıllık doktor muayenesi
  • Yıllık mamografi
Kadınların kendi kendini muayenesi kolay bir yöntemdir. Kadınlar ayda bir kez adet bitiminden 5–7 gün sonra kendilerini muayene etmelidir. Menapozda olan kadınlarda, her ay aynı günlerde kendilerini muayene etmesi gerekmektedir. Kişiler kendilerinin ayakta aynanın karşısında veya duşta ve sırt üstü yatak muayene etmelidir. Düzenli yapılan muayenede, kadın meme dokusunu tanıyarak oluşan farklıkları kolayca fark edebilir.

Kadınlar 35 yaş baz olmak koşulu ile yılda bir kez mamografi çekilmelidir. Ailesinde meme kanseri hikayesi olanlar ve genetik risk taşıyan kadınlarda, tarama yöntemlerine daha eren başlanmalıdır. 20-40 yaş arasında 2-3 yılda bir 40 yaş sonrasında yılda bir kez doktor muayenesi yapılması erken tanı açısından önemlidir.

Meme Kanseri Tedavisi

Meme kanserinin tedavisi için birçok yöntem birlikte kullanılması ile mümkündür. Cerrahi tedavi, kemoterapi, radyoterapi ve hormonal tedavi birlikte kullanılmaktadır. Cerrahi tedavi, meme ameliyatların başladığı ilk yıllara göre daha az doku alınarak, memenin korunmasıda mümkün olarak, benzer başarı oranları sağlanabilmektedir. Cerrahi tedavide kitlenin olduğu bölge çıkartılırken aynı seansta koltuk altındaki lenf bezleride değerlendirilir. Gerekli ise koltuk altındaki lenf bezleride çıkarılabilir. Son yıllarda yapılan sentinel lenf nodu biyopsi (mavi boya tekniği) yöntemi ile koltuk altındaki ilk boyanan lenf bezi çıkarılarak patolojik incelemesi operasyon sırasında yapılabilmektedir. Lenf bezlerinde kanser hücresi saptanırsa, koltuk altı lenf bezlerinin temizliği gerekmektedir. Ameliyat öncesi cerrah hastası ile değişik ameliyat tekniği (meme koruyucu cerrahi veya mastektomi) ve memenin korunabilme ihtimalini konuşup, bu konuda ameliyat öncesi hastaya bilgi vermelidir. Ameliyat sonrası dönemde hastanın kemoterapi, radyoterapi ve hormonal tedavisi kararlaştırılmadır. Hasta ilk iki yıl süresince üç ayda bir, beş yıla kadar altı ayda bir, beş yıldan sonra yılda bir kontrollere gelmelidir.

>> Bu bölüm ile ilgili diğer konular