Paratiroid Hastalıkları - Prof. Dr. Adem DERVİŞOĞLU

Prof. Dr. Adem DERVİŞOĞLU

Paratiroid Hastalıkları

Paratiroid Bezi ve Görevleri Nelerdir?
Paratiroid bezleri 
boyunda, tiroid bezine yakın komşulukta yerleşmiş, paratiroid hormonu denilen bir hormon salgılayan, vücutta kalsiyum metabolizmasını yöneten bezlerdir. Genellikle 4 adet olup, her birinin ağırlığı 30-40 gramdır. Paratiroid bezleri kan kalsiyum düzeyinin belirli sınırlarda tutulmasını ve dolayısıyla sinirlerin ve kasların, kalbin, böbreklerin ve kemiklerin normal işlev görmesini sağlar.

Hiperparatiroid Nedir?

Paratiroid hormonunun herhangi bir nedenle fazla salgılanmasına hiperparatiroidi denilir. Hiperparatiroidi kabaca bu bezlerden biri, birkaçı ya da hepsinden aşırı parathormon (PTH) salgılanması sonucunda sonucu oluşuyorsa, primer hiperparatiroidi olarak ifade edilir. Kronik böbrek yetmezliği veya barsaktan emilim bozukluğu (malabsorbsiyon) gibi başka bir nedene bağlı olarak ortaya çıkıyor ise sekonder hiperparatiroidizm olarak isimlendirilir.

Hiperparatiroidi genel anlamda 1000 kişiden birinde görülür. Kadınlarda erkeklere göre 4 misli daha sıktır. Üstelik yaşla artar. Son yıllarda rutin kan kontrolleri amacıyla yapılan testlerde tesadüfî olarak saptanması önemli ölçüde artmıştır.

Paratiroid hormonunun fazla salgılanmasının en sık nedeni (% 85) paratiroid bezlerinden birinde bir tümör oluşmasıdır ve buna tıp dilinde ‘’adenom’’ denir. Bazen paratiroid bezlerinin büyümesi (hiperlazi – % 12-15) veya çok nadir olarak paratiroid bezi kanseri ( % 1-2) paratiroid hormon fazlalığına neden olabilir.

Hangi Şikayetlere Neden Olur?

Bu hastalar aşırı parathormon yüksekliği ve buna bağlı kanda kalsiyumun yükselmesi sonucu; yorgunluk, halsizlik, kas eklem ağrısı, kemik ve sırt ağrısı, aşırı su içme, gece ve sık idrara çıkma, kabızlık, depresyon, iştahsızlık, bulantı, kaşıntı, ülser ağrısı, pankreatit, böbrek taşı, kemiklerde erime, kemik kisti ve tümörleri, EKG de bozulma, kalp yanması, hafızada zorlanma ve uyku hali ile gelirler. Patolojik kemik kırıkları (basitçe kemiğin kırılması) olabilir. Bazen hiperkalsemik kriz sonucu koma ve kalp durması da görülebilir. Günümüzde teşhis ve gelişen laboratuvar teknikleri sayesinde yaklaşık % 50 hastada hiç bir şikayet yok iken rastlantısal olarak konabilmektedir.

Tanı Nasıl Yapılmalır?

Teşhis için kanda kalsiyum ve paratiroid hormon düzeylerine bakılır. Kan kalsiyum düzeyine bakılırken, albümin düzeyi ile birlikte bakılmalıdır. Kalsiyum düzeyi en az iki kez yüksek bulunduğunda, diğer tetkiklerin de yapılması gerekir. İlk tetkik paratiroid hormon düzeyinin ölçülmesidir. Kan kalsiyum düzeyi ve parathormon seviyesi yüksekse, hiperparatiroidi tanısı konulur. İdrarda 24 saatlik idrar atılımına mutlaka bakılması gerekir. çünkü ailesel benign hiperkalsemi hastalığının tanıda elenmesi gerekir.

Kanda D vitamini değerleri de bakılmalıdır. D vitamini düşük olduğunda bunu yükseltmek için parathormon fazla salgılanıyor olabilir. Kan kalsiyumunun artması ve parathormonun fazla salgılanmasıyla ayrıca, serum fosfat düzeyleri azalır, serum klor değerleri normal ya da yüksek olabilir, nadiren üre, kreatinin ve kemik erimesine bağlı olarak serum alkalen fosfataz değerleri yüksek olabilir.

Laboratuvar tetkikleri sonucu hastalığın biyokimyasal tanısı gerçekleştirilir. Bilindiği gibi ortalama sıklıkta dört adet olan paratiroit bezlerinden hangisinin hasta olduğunu ameliyat edilecek hastalarda belirlemek için görüntüleme yöntemlerine başvurulur.

Boyun ultrasonografisi ile paratiroid bezi adenomları ultrasonografi ile teşhis edilir. %75-80 hastada ultrasonla tanı konulması mümkündür. Büyümüş olan paratiroid bezinin yerini belirlemek için Tc-99 MIBI (sestamibi) denilen bir radyoaktif madde verilerek yapılır. Yukarıdaki iki yöntemle de adenom görülemeyen olgularda Bilgisayarlı tomografi (BT) ya da boyun Manyetik rezonans görüntülemesi (MRG)yapılabilir.

Tedavi Nasıl Yapılır?

Otoriteler, paratiroidektomi ameliyatının tam tedavi edici tek yöntem olduğunu ve bunun güvenli ve maliyet etkin olduğunu bildirmişlerdir. Operasyon yapılmayan hastalarda (bu grupta şikayet yok ve kan kalsiyumu hafif yüksektir) kan kalsiyumu 6 ayda bir ölçülür ve böbrek fonksiyonları değerlendirilir. Bu hastalarda ayrıca yılda bir kemik dansitesi ölçülür.

Cerrahi tedavi, şikâyetlerin sebebi ise ya da bir şikayetin oluşmasına hiperparatiroidi yol açıyorsa ve klinik tabloda idrar yollarında taş, mide ülseri varlığı, kemiklerde yaygın ağrı, kas güçsüzlüğü, yüksek tansiyon varlığında gereklidir.

Hiç şikayeti olmayan hastalarda ameliyat kararı aşağıdaki özellikleri olanlarda cerrahi tedaviye öncelik verilmelidir:

1. 50 yaşından genç hastalar
2. Uzun dönem doktor kontrolüne gelemeyecek hastalar
3. Serum kalsiyumu normalden 1 mg/dl’den fazla yüksek olanlar
4. İdrarda kalsiyum değerleri 24 saatte 400’dan fazla olanlar
5. Böbrek fonksiyonlarında en az %30 azalma bulunanlar
Deneyimli ellerde yapıldığında, bu ameliyatlarda tedavi oranı % 95 ve üzerindedir Açık paratiroidektomi (klasik) ameliyat şekli guatr ameliyatlarına benzer şekilde bütün paratiroid bezleri görülerek yapılmasıdır. Bu tip bir cerrahi planlanıyorsa ilk operasyondan önce mutlaka görüntüleme yöntemleriyle patolojinin gösterilmesine gerek yoktur; zaten operasyon sırasında bütün paratiroid bezleri değerlendirilecektir. Birden çok bezde hastalık düşünülüyorsa, sekonder ve tersiyer hiperparatiroidizmde, paratiroid kanseri şüphesi varsa ve görüntüleme ile hastalıklı paratiroid bulunamamışsa klasik bilateral (iki taraflı) eksplorasyon yapılır.

Son yıllarda teknoloji ve görüntüleme yöntemlerindeki gelişmeler sonrasında uygulanmaya başlanan bir diğer operasyon şekli ise minimal invazif paratiroidektomidir. Minimal invaziv paratiroidektomi için ameliyat öncesi ultrasonografi ya da sintigrafi ile hastalıklı paratiroid bezinin belirlenmesi gerekir. Hastalıklı paratiroid bezinin hemen üzerinden 1.5-2 cm. lik bir kesi yapılarak gerçekleştirilir.

Ameliyat esnasında hızlı parathormon tayini hızlı sonuç veren bir yöntemdir. Hasta ameliyata girerken ve paratiroid adenomu çıktıktan 10 dakika sonra yapılan ölçümlerde parathormon değerinin, ikinci ölçümde, ilk değerinin en az %50 oranına düşmüş olması gerekir. Eğer bu düşüş sağlanamadıysa, başka adenom olup olmadığı araştırılmalıdır. Önce boynun aynı tarafı ve gerekirse karşı taraf ta ameliyat sırasında değerlendirilmelidir. Her iki biçimde patolojik inceleme ile çıkan dokunun paratiroid dokusu olup olmadığının anlaşılması gerekmektedir.

Ameliyat sonrası sonuçları, cerrahi deneyim, ameliyat öncesi laboratuvar tetkikleri ile tanının kesinleştirilmesi, hastalıklı bezin yerinin görüntüleme yöntemleri ile belirlenmesi, ameliyat esnasında çıkarılan bezin patolojik inceleme ile doğrulanması ve hızlı paratiroid hormon ölçümü yapılarak hastalıklı bezin çıkarıldığının belirlenmesi etkilemektedir.

>> Bu bölüm ile ilgili diğer konular